SANAT'TA ARI
Bu sayfada arıyı ve tozlaşmayı çalışmalarına konu edinmiş sanatçılara yer vereceğiz.
Joseph Beuys
1977'de Kassel'deki Documenta VI çağdaş sanat sergisinde gösterilen 'İşyerinde Bal Pompası' enstalasyonu ve performansı bu alandaki önemli eserlerdendir. Fridericianum Müzesi'nin merdiven çevresine yerleştirilmiş tüplerden bir motorla binanın diğer bölümlerine pompalanan iki ton bal, insan bedenindeki damarların temsili gibidir. Beuys arıların kovandaki organizasyon sistemini, insanların sosyal sistemleriyle karşılaştırır. Bu enstalasyon etrafında serginin açık olduğu 100 gün boyunca sosyal demokrasi nasıl yaratılır ve uygulanmalıdır içerikli herkesin katılabileceği toplantılar ile her bireyin içindeki yaratıcılık ve aktivizm potansiyelini destekler. Sanatçı tarafından 1972'de kurulan Uluslararası Özgür Üniversite çalışmalarını bu sergiden sonra da sürdürmüştür.
Ren-Ri
Ri'nin bal arılarına olan ilgisi, 2006 yılında arıcılık yapmaya, arı yetiştirmeye ve büyüme süreçlerini incelemeye başladığında başladı. Birkaç yıl arıcılık yaptıktan sonra, insanlarla doğa arasındaki ilişkiyi keşfetmenin bir yolu olarak, arı arkadaşlarının çalışmalarını sanatına dahil etme fikrini buldu. Ri, arıların ortaya çıkardıkları heykelin formunu kontrol etmesine izin verir ve bu da soyut üç boyutlu parçalarla sonuçlanırdı. Ancak Yuansu serisi için Ri, sanatçının sürece dahil olmasını istedi ve arıları haritaları peteklerle örmeleri için yönlendirdi.
Beyza Durhan
Doğanın temel kavramlarından yola çıkıp, insanı, doğaya ait bir parça olarak ele alır. Özellikle arı kolonisini, hem mitolojik değerleri hem de doğadaki varlığıyla kendine imge olarak seçmektedir. İnsanın ait olduğu yerdeki tekinsizliğinden, çabasından, melankolisinden ve toplumsal yerinden, kovandaki toplumsal düzene, doğanın düzenine, sığınmak ister. Bugün insanın yarattığı “ikinci doğa”ya, her şeyiyle doğayı özümsemiş olan kültürel, toplumsal ve politik bir “doğa” ya yol açmış olma hali hakimdir. Bugün varolan insan dışındaki yaşam biçimlerinin hepsi, hoşumuza gitsin ya da gitmesin, belirli ölçülerde insan koruması altındadır. Çalışmalar içinde bulunduğumuz dünyanın süregelen ekolojik sorunlarını dert edinirken, bu sorunların ilk habercisi olan arı kolonileriyle iş birliği yaparak ilerlemeyi seçmekte ve anlatma amacı taşımaktadır. https://sirnak.edu.tr/birimler/haber/96996/sirnak-universitesi-guzel-sanatlar-fakultesi-resim-bolumu-nden-ars-gor-beyza-durhan-in-calismasi-genc-sanat-7-nci-guncel-sanat-proje-yarismasi-nda-basari-odulune-layik-goruldu/35/guzel-sanatlar-fakultesi
Mark Thompson
Sanatçı Mark Thompson “Bölünmüş Ev“ (1989) adını verdiği performansta, Berlin duvarının hemen yanındaki eski bir hastaneye yerleştirdiği camdan bir arı kovanının içerisinde binlerce arı ile 3 saat kadar kalmıştı. Duvar yıkılmadan altı ay kadar önce sergilenen işte Doğu ve Batı Berlin arasında bir fark gözetmeden her iki yandan da nektar toplayan arılar ördükleri petekler ile yeni bir yaşam alanı oluşturmuş, aynı zamanda sanatçının kovanın içerisindeki bedeni ile bir bağ kurmuşlardı. Aslında ayrımcı politikaların ördüğü duvarlar doğada yoktur. Doğa ile olan ilişkimiz de “ben” değil, tüm canlılarla paylaştığımız ortak alan önemlidir. Thompson bu ve arılarla yaptığı diğer sanatsal performanslarında bu alanları yaratırken kendini mümkün olduğu kadar aza indirgeyerek, ortak alanın dönüşümünü sergilemiştir. Bu dönüşüme bugün her zamankinden çok ihtiyacımız var.
Ceren İren
Ceren İren (1991-Şişli), 2009 yılında Trakya Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümünde başladığı eğitimine 2011 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Resim Bölümünde devam etti. 2014 yılında aynı üniversitenin Temel Eğitim Bölümü, Temel Sanat ve Tasarım Yüksek Lisans Programına başladı ve “20. Yüzyıldan Günümüze Sanatta Böcek Formu” başlıklı teziyle 2017 yılında mezun oldu. 2018 yılında aynı okul ve bölümde başladığı sanatta yeterlik programına halen devam etmekte, çalışmalarını Beşiktaş’ta sürdürmektedir.
‘’Beeing Hope – Arılara Umut Ol’’ NFT koleksiyonu
‘’Beeing Hope – Arılara Umut Ol’’ isimli sosyal sorumluluk projesinin farklı disiplinlerden 28 sanatçının dijital eserlerinden oluşan NFT koleksiyonu ile 2021 yılında hayata geçirildi. NFT platformunda Türkiye’de oluşturulan ilk sanat koleksiyonudur.
Nil İlkbaşaran - Güngör Erdem
Arı Aşkına!, Ekim - Aralık 2018 ayları süresince Mimar Sinan Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi Disiplinlerarası Tasarım öğrencileri ve Grafik Tasarım Bölüm Başkanı Prof. Melih Görgün ile kolektif bir çalışmada arının doğadaki rolü ile insanın ekosistem içindeki rolü arasındaki etkileşimi yorumlayan bir kitap ortaya koymuştur. Kitap GMK kitap tasarımı başarı ödülüne layık görülmüştür. 2017 yılında Marmara Üniversitesi Grafik Tasarım Bölümü son sınıf öğrencileri ve Serigrafi Baskı Atölyesi eğitmenleri Alican Metin ile hazırladıkları Kara Kovan kitabı da GMK kitap tasarımı başarı ödülüne layık görülmüştür. Nil İlkbaşaran (1966) katılımcı sanat alanında araştırmacı, sanatçı ve üretimci olarak çalışmaktadır. Kültürel ve doğal değerlere ilgi gösteren birliktelikler oluşturmak, bu alanlarda farkındalık yaratabilmek amacıyla 2014 ten bu yana sosyal içerikli projeler gerçekleştirmektedir. Yaşamını ve çalışmalarını 1997-2016 yılları arasında Hollanda‘da sürdürmüş olan Nil, Dutch Art Institute, Arnhem’de MA in Art Praxis programını (2016) ve Gerrit Rietveld Akademisi, Amsterdam’da Güzel Sanatlar (2013) eğitimini tamamlamıştır. Sanatsal uğraşları öncesinde uluslararası kuruluşlarda çeşitli yönetim sorumlulukları üstlenmiştir. www.nililkbasaran.com www.ariaskina.org